Firmaların doğa dostu bir tavır takınmalarına alışmaya başlıyoruz. Çoğu zaman samimiyetinden şüphe duysak da olumlu çıktılar elde edebiliyorsak çevremiz adına bir kazanımdır diyebiliriz (miyiz?).

Permakültür - Ekolojik Tasarım

  • Posted: Çarşamba, Aralık 23, 2009
  • |
  • Author: CresCent
  • |
  • Filed under: Sanat, Sosyal


“Perma”yı biliyoruz, “kültür” de az çok yabancı değil. Gel gelelim ikisini birleştirip yazdığımızda pek az kişi için anlam ifade eden hem de zor tahmin edilesi bir boyuta geçiveriyoruz; Ekolojik Tasarım!

Wikipedia permakültür ile ilgili der ki; İngilizce ‘permanent’ (kalıcı) ve ‘agriculture’ (tarım) kelimelerinin birleşiminden oluşur. Bir tanımı da sürdürülebilir yerleşimler tasarlamaktır.

Bense popüler anlamıyla kısaca şu şekilde özetleyebilirim: Amaç, aslında köy hayatında esas olan, tarımı ve insanı üretim amaçlı bir araya getirmek. Ancak buradaki fark bunun şehir yaşamında ve kendine yetecek mümkün olan en küçük alanlarda yapılabilmesi.

Yani şehirde kendi organik domateslerimizi yetiştirip tüketebileceğimiz bir köy hayatı kurmaktan bahsediyoruz. Haftasonu sinema zevkimizden vazgeçmeye gerek kalmadan, ya da KabloTV’den izlediğimiz filmin reklam arasında cep telefonumuzla arkadaşımıza anlatarak çileklerimizi suladığımız bir hayatı tasarlamaktan bahsediyoruz. Ne kadar sevimli geliyor kulağa.

Benim bu kadar basite indirgeyerek anlatmaya çalıştığım permakültür aslında kimileri tarafından bir felsefe olarak da kabul edilen ciddi bir yönelim. Permakültür teorikte, prensipleri itibariyle pek çok ihtiyacın (gıda, enerji, sığınma vs) karşılanması için hayli üretken sistemlerin tasarımını mümkün kılabilecek bir yaklaşımın gelişimini sağlayabilir.


Bu konuda çalışmalar yapan Filiz Telek “Permakültür, eski yeni, farklı gelenek ve disiplinlerden teknikleri ve prensipleri buluşturan bir sistemdir; kabilelerin toprağı kullanış yöntemlerinden saman, taş, toprak ve bambu gibi doğal yapı malzemelerine ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geleneksel kullanımına kadar pek çok evrensel bilgiyi bünyesinde harmanlar” diyor. Merak edenler için bu linkte yeterli bilgiyi içeren bir haber var.

Bu tip eğilimleri ticari fırsatlara dönüştüren/dönüştürecek pek çok fima için desteklenmesi ve daha da popülerleştirilmesi gereken güzel bir malzeme permakültür. Ben de evimde plastik kutularda tohumlarıyla birlikte satılan, kendinizin ekip suladığı küçük pencere önünde yetiştirilen maydonozlardan bulunduruyorum doğrusu.

Ütopyalara fazla dalmadan, firmaların çevreci, sağlılıklı, organik vs. aldatmacalarından sıyrılarak kendi ruh ve beden sağlığımızı hakiki anlamda koruyacabileceğimiz bilinci kazanmamız dileği ile.

Google Yeşillendi!

  • Posted: Pazartesi, Aralık 14, 2009
  • |
  • Author: CresCent
  • |
  • Filed under: Sosyal, Teknoloji

Google'ın Kopenhag'da iklim değişikliği görüşmelerinde tanıttığı yeni hizmeti, bitki örtüsü ve ormanları uydu aracılığıyla takip etmeyi sağlıyor.

Google, çevre konusunda attığı adımlar arasına yeni bir hizmeti ekledi. Kopenhag'da yürütülen iklim değişikliği görüşmeleri sırasında tanıtılan bu yeni hizmet, uydu aracılığıyla alınan görüntüler sayesinde ormanlık alanların yok edilmesini engellemeye çalışacak.

Şirketin bulut sunucuları üzerinde çalışan sistem, sürekli güncellenen uydu verilerini analiz ederek ormanlık alanlarda yaşanan anlık değişimleri bilim adamlarına ve yetkililere aktaracak.

Bu sayede yangın, kaçak kesim ve talan faaliyetlerinin önüne geçilmesini uman Google, aynı zamanda büyümekte olan ormanların da takip edilmesini sağlayacak.

Şimdilik test aşamasında olan sistem, yakın zamanda ücretsiz olarak yetkililerin ve ilgililerin hizmetine sunulacak.

(Kaynak: CNNTurk)

Doğanın Üretme Hızından %44 Daha Fazla Tüketiyoruz.

Merkezi California-Oakland'da bulunan Global Footprint Network adlı özel çevreci bir grubun yaptığı bir araştırmanın sonuçları açıklandı bugün. Yapılan araştırma için, 100 kadar ülkeden veriler toplanmış ve değerlendirilmiş.

Sonuç: insanoğlunun kaynakları tüketme ve karbondioksit üretme hızı, doğanın üretme ve soğurabilme hızından yüzde 44 daha fazla.


Amerikalı'lar gibi tüketirsek 5, Avrupalı'lar gibi tüketirsek 2,5 gezegene daha ihtiyaç var.

Yine aynı araştırmada ülkeler arasında kişi başı iklime etki etme oranlarında büyük farklılıklar olduğu belirlenmiş. Yapılan hesaplamalar, dünyadaki insanların ortalama bir Amerikalı gibi yaşaması durumunda, tüketilen enerji ve gıda kaynaklarının üretimi ile karbondioksit salımının emilmesi için benzer beş gezegen daha gerekeceği, dünyadaki tüketim oranlarının ortalama bir Avrupalınınki gibi olması durumunda ise bunun iki buçuk gezegen olacağını ortaya koymuş.

Araştırmanın orjinal metnini buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Bu araştırmalardaki sonuçlar bire bir ne kadar gerçek ya da abartılmış bilemiyorum ancak, özellikle Amerika'nın bu kadar kontrolsüzce ve düşüncesizce tüketmesi, üstelik hala tüketimi bu kadar teşvik etmesi akıl alır gibi değil.


(Kaynak: CNNTurk, Foot Print Network)
(Resimler: Foot Print Network)

ABD ve Küresel Isınma

Son dönemde yakın tarihte kopacak kıyameti anlatan pek çok film özellikle başarılı prodüksiyonlarıyla dikkatimizi çekmekte (bknz. 2012). Bu filmlerden çoğunun sahibi ABD, filmlerinde yaptığı ucuz amerikan propagandalarının aksine gerçek hayatta işleri pek de böyle yürütmüyor.

Dünyanın en büyük sera gazı salımını yapan ülkesi ABD, tüm çağrılara rağmen, küresel ısınmaya karşı Kyoto Protokolü'nü hala imzalamış değil. Zira, protokolü imzalayan ülkelerin gaz salımını azaltması gerekiyor.

Küresel ısınmaya yol açan karbondioksit salımı o derece arttı ki, artık karbondioksit emen ormanlar ve okyanuslar, "doğal karbon kuyusu" işlevini yerine getirmekte güçlük çekiyor.

Araştırmalara göre, artık ormanlar ve okyanuslar karbondioksidi emmekte eskisi kadar etkili değil.

Araştırma 1) "Nature Geoscience" dergisinde yayımlanan, Corinne Le Quere liderliğindeki uluslararası bir araştırma, 50 yıldır atmosferde kalan karbondioksit oranının yüzde 40'tan 45'e çıktığını gösterdi. Araştırmanın sonuçlarına göre, ormanlar ve okyanuslar eskisinden daha az karbondioksit emiyor.

Araştırma 2) "Nature" dergisinde yayımlanan başka bir araştırma da, okyanusların karbondioksidi emme oranının 50 yıldır kademeli olarak arttığını, ancak 2000-2007 yıllarında yüzde 10 azaldığını ortaya koydu.

Bilim adamları, okyanusların ne kadar karbondioksit emerse o kadar asitlendiğini, okyanuslardaki asit miktarı arttıkça emme özelliğinin kaybolmaya başladığını belirtti.

Konuya ilişkin makale, Fransız "Le Nouvel Observateur" dergisinin internet sitesinde de yer alıyor.

Danimarka'da yapılacak BM İklim Konferansı'na 3 haftadan az kalırken, bu araştırmalar, sera etkisi yaratan gazların salımının azaltılmasının konferansın ana konusu olması gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

ABD'dense hala en ufak bir adım yok.


(faydalanılan kaynak: CNNTurk)
(resim kaynağı: SonyPictures)

Social Media For Sustainability (SF Green Festival 09)

  • Posted: Pazartesi, Kasım 16, 2009
  • |
  • Author: CresCent
  • |
  • Filed under: Pazarlama, Sosyal

Check out this SlideShare Presentation:

Sürdürülebilir Bireysel Çevrecilik

  • Posted: Cuma, Kasım 13, 2009
  • |
  • Author: CresCent
  • |
  • Filed under: Pazarlama

Doğaya verdiğimiz zararların hayatlarımızı doğrudan etkilemeye başlamasının ardından insanlardaki duyarlılığın da artmasını fırsat bilen bazı firmaların bir taraflarına çevreci logolardan sıkıştırarak fazladan kâr sağlama amaçlarına artık kolay kolay kanmıyoruz.

Aşağıda paylaştığım sunum gerçek anlamda çevreci olmak isteyenlere özetle aşağıdaki nasihatlerde bulunuyor.

1. Kısa vadede sürekli kullandığınız ürünlerde fayda sağlamayı düşünün,
2. Eğer sözü dinlenen biri değilseniz çevrenizdekileri eğitmeye çalışmayın. Çok konuşmayın, sadece yapın.
3. Şeffaf olun, çevreci olmayan tarafınızı tamamen saklamaya çalışmayın.
4. Kolay anlaşılabilir olun. Çok gürültü çıkarmayın, direk ve basit olarak anlatın.
5. Çevreci/organik seçimleriniz için gereğinden fazla ödemeye razı olmayın.

Tamamını okumanızı tavsiye ederim.

Cinsel Yaşamınızı Nasıl Yeşillendirebilirsiniz!

  • Posted: Salı, Kasım 10, 2009
  • |
  • Author: CresCent
  • |
  • Filed under: sağlık

Birkaç gün önce Yeşil Dünya adlı gazetenin Ekim sayısını ancak okuyabildim. Gazetenin sonlarına yaklaştığımda bana "Yok Artık" dedirten bir haberle karşılaştım. Yazının başlığı "Seksin bile çevrecisi var". Gel de bu haberi okumadan geç. Kanada'da yayınlanan TreeHugger adlı dergi bu konuda bir rehber yayınlamış. Bambudan üretilmiş çarşaf kullanmak gibi öneriler sunan rehberin teknik detaylarına girmeye niyetim yok, merak edenler buraya tıklayarak öğrenebilirler.

Peki bu kadar popüler olmuş çevrecilik olayının bu denli abartılması bu tip haberleri okuyanların çevreye duyacakları hassasiyeti ne denli artırır ve ne derece ciddi yaklaşmalarını sağlar.

(Resim kaynağı: Tree Hugger T-shirt, Ban T-shirts)

Marketing in a Green Economy, (SGP Certification)

Önceki yazılarımdan birinde yazıcıların daha az toner tüketmesini sağlayan Ecofont'tan bahsetmiştim (bknz: http://yesilpazarlama.blogspot.com/2009/01/ecofont.html).

Firmaların "GreenWashing" çalışmaları devam ederken, bunun nasıl yapılacağı ile ilgili çalışmalar da ayrıca devam etmekte.

Yazıcılar için SGP sertifikası da bunlara bir örnek.
Detaylar için:
Sustainable Green Printing Partnership
http://www.sgppartnership.org

İstanbul 2010 AKB ve Ekolojik Pazar ?

  • Posted: Cuma, Kasım 06, 2009
  • |
  • Author: CresCent
  • |
  • Filed under: Sanat

Konuya ilgililerce gayet iyi bilinen Şişli Ekolojik Pazar'da 7 Kasım’dan itibaren naylon torba kullanımı tamamen kaldırılacakmış. Bu süreçte pazarda kese kağıdı da bulundurulacakmış fakat asıl amaç bez torbaya yönlendirmek. Parantez içindeki linkten detaylarını okuyabileceğiniz haberde dünyadan enteresan bilgilere de yer verilmiş. (http://www.bugday.org/article.php?ID=3506)

Dünya ve Türkiye Naylon Torbadan Vazgeçiyor

  • Çin’de ince naylon torbalar tamamen yasaklandı.
  • İrlanda’da ve Tayvan’da naylon torbalar bedava verilmek yerine satılmaya başlayınca müşterilerin pek çoğu pamuklu torbalara geçti.
  • Güney Afrika ve Bangladeş’te logarları tıkayan ve sele sebep olan poşet kullanımı tamamen yasaklandı.
  • San Fransisko, Amerika’da naylon poşetin yasaklandığı ilk şehir, Alaska ise ilk eyalet oldu.

Bunların hepsi çok güzel. Ben başka bir yere takıldım. İlgili haberin başında der ki:

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteklediği Şişli %100 Ekolojik Pazar, 7 Kasım’dan itibaren naylon torba kullanımını tamamen kaldırıyor.

İstanbul 2010 AKB ne yaparak ekolojik pazarı destekliyor bunu merak ediyorum. Daha doğrusu gerçekten destekliyor mu? Yoksa sadece bu metinde olduğu gibi adının kullanımına izin verip bu tip duyurulara hava katarak mı destekliyor.

Pek çok şaibeye karışan bu ajansın adını kullanmak bir değer mi katar yoksa bende olduğu gibi tam ters bir etki mi yapar bu ayrı bir soru.

Haberi Buğday Derneğinin web sitesinden okudum.

Ekolojik Pazar'ı ve İstanbul 2010 AKB'yi yan yana yazmak kimin fikri bilemiyorum ancak bende pek olumlu bir etki yarattığını söyleyemem. AKB ajansı eğer gerçek anlamda bir destekte bulunuyorsa bundan elbette memnun olurum. Ajansa bununla ilgili bir mail attım, cevabını dört gözle bekliyorum. Paylaşabileceğim bir cevap gönderirlerse onu da buradan duyuracağım.


Green Marketing 2.0: It's all about Trust

  • Posted: Çarşamba, Kasım 04, 2009
  • |
  • Author: CresCent
  • |
  • Filed under: Teknoloji

Check out this SlideShare Presentation:

30 More Ways to Save Money by Going Green

  • Posted: Çarşamba, Kasım 04, 2009
  • |
  • Author: CresCent

Your Local Library (And 30 More Ways to Save Money by Going Green)

Posted using ShareThis

Doğa İçin Çal.

  • Posted: Cuma, Ekim 30, 2009
  • |
  • Author: CresCent
  • |
  • Filed under: Sanat

Doga icin cal ! / Divane Asik Gibi - Official Video from Doga icin cal on Vimeo.


"Stand by me" videosu o kadar çok ses getirdi ve beğenildi ki, eminim pek çok insana da ilham kaynağı oldu.

İşte onlardan biri: Doğa için çal. Emrah Karaca, Murat Evgin, Aslı, Bilge Kösebalaban, Can Şengün, Serdar Öztop ve Ozan Tügen gibi müzisyenlerin de içinde yer aldığı toplam 45 kişiden oluşan bir ekip, söz ve müziği Hasan Tunç’a ait olan ‘Divane Aşık Gibi’ türküsünü seslendiriyorlar.

Proje agaclar.net için yapılmış.

www.dogaicincal.com adresinden detayları öğrenebilirsiniz.

Saygı duyuyorum.

Why PVC Should Be Phased Out Of Electronic Devices

  • Posted: Cuma, Ekim 30, 2009
  • |
  • Author: CresCent
  • |
  • Filed under: Teknoloji


PVC - What is it?

Polyvinyl chloride (PVC) is a relatively cheap and widely used chlorinated plastic. It is naturally rigid and in this form is used in many ways, including by the building industry. Through the addition of various chemical additives, including plasticisers to make it flexible and soft, PVC can be used in a diversity of applications. It is in flexible (plasticised) form that it is most often used by the electronics industry, mainly as an insulator and coating for electrical cables.

What's the problem?

PVC presents environmental problems and human health concerns throughout its lifecycle.

Its manufacture involves the use of hazardous raw materials, including the basic building block of the plastic, vinyl chloride monomer (VCM) which is explosive, highly toxic and carcinogenic. PVC production facilities have a long history of generating complex and hazardous chlorinated wastes, some of which are inevitably released into the surrounding environment.

The versatility of PVC relies on the use of numerous additives to transform the basic polymer into a range of functional materials. These additives often have a poor environmental and toxicological profile themselves. For example, the most commonly used plasticiser additives are the phthalates, a group of chemicals associated with a diversity of toxic properties (see below). Other chemicals may be added as stabilisers, colours, fillers, etc., including some compounds of lead designed to prevent PVC from degrading in sunlight. Some of these additives, especially the phthalate plasticisers, can leach from PVC during use.

When it enters the waste stream, PVC presents further problems as a result of both its chlorine content and its additives. For example, when PVC is burned for disposal (e.g. incineration, uncontrolled burning) or, in the case of electrical cables, to recover valuable copper wire, its high chlorine content can contribute to the formation of highly toxic and persistent chlorinated dioxins. In landfills, some of the chemical additives contained in PVC may leach out, adding to the overall contaminant burden of landfill leachate.

Is PVC necessary in electronics?

PVC is not necessary in electronics. Indeed, a number of companies have already phased it out of a wide range of their products and committed to a total phase-out.

PVC - Questions, myths, misunderstandings

The electronics industry is not the biggest user of PVC
True, PVC is commonly used for drain pipes and other building materials in relatively large quantities compared to use in electronics. And because of this, PVC presents substantial problems for recycling and disposal of construction wastes. Furthermore, just as is the case in electronics, there are many alternatives to PVC for use in building materials. Greenpeace is opposed to the use of PVC in all applications, not just electronics.

The use of flexible PVC in electrical and electronic goods presents some particular problems. Firstly, the hazardous phthalate plasticizers most commonly used can leach out during the lifetime of a product, adding to overall contaminant levels in the indoor environment. When they enter the waste stream, electronics have all too often ended up being sent to countries such as China for crude recycling. Here the plastic is often simply burnt in a way that exposes people directly to toxic chemicals including chlorinated dioxins.

While the amount of PVC used in individual electronics might be small the huge quantities produced each year and massive amounts dumped and often crudely recycled by burning greatly increased the environmental impact of PVC in electronics.

Phthalates

Phthalates are a group of chemicals possessing similar structures, many of which are widely used as plasticisers (softeners) in plastics, especially PVC. These chemicals are not chemically bound to the plastic, and so are able to migrate out of the material over time into the surrounding environment. Many phthalates are toxic to wildlife and humans, often through their metabolites (chemicals to which they breakdown in the body). Some widely used phthalates are known to be toxic to reproduction, capable of causing changes to both male and female reproductive systems in mammals.

Are Phthalates necessary in electronics?

Phthalates are not necessary in electronics. Their major use is in PVC plastic. So by switching from PVC to other materials, manufacturers should also be able to eliminate the use of phthalates.

Phthalates - Questions, myths, misunderstandings

Surely phthalates are only dangerous to me if I eat my gadget?
Even if not placed in the mouth, soft PVC products add to the complex background of chemical contamination to which we are all now exposed, especially in the enclosed environments of our homes, workplaces and vehicles. In order to tackle the wider problems of hazardous chemical exposure, it is therefore essential to reduce and, as far as possible, eliminate all sources. Stopping the use of PVC in electronics and other consumer goods is one simple step that all manufacturers can take immediately to reduce pollution.

Individual electronic items only contain small amounts of phthalates
There are, without doubt, items in most houses and other indoor environments that contain larger quantities of these chemicals than electronics alone. Nonetheless, as explained above, all sources need to be tackled in order to address the problems of complex chemical exposures. Phthalates, like many other pollutants, are capable of causing adverse effects through long-term (chronic) exposure to relatively low doses, such that constant exposure to even relatively small levels of the chemicals from numerous different sources nevertheless presents significant concerns. All sources of exposure, no matter how seemingly insignificant, contribute to the overall burden of contamination and should be avoid.

Kaynak: http://focusorganic.com/why-bfrs-and-pvc-should-be-phased-out-of-electronic-devices-part-2-pvc/

Saman Telefon!

  • Posted: Pazartesi, Ocak 26, 2009
  • |
  • Author: CresCent
  • |
  • Filed under: Teknoloji

Geridönüşümlü plastik şişelerden yapılmış telefondan bir önceki yazımda bahsetmiştim.
Peki ya kuru ottan yapılmış telefona ne dersiniz!



Modası geçmiş bir telefonunuz olsa aynı telefonun daha uzun ömürlü olmasını ister misiniz? Peki bu telefondan kurtulurken, yapımında kullanılan plastik vs. maddelerin doğaya geridönüşümünün nasıl olacağını düşünür müsünüz? Tasarımcı Je-Hyun Kim bunu kendine dert edinmiş ve düşünenler için alteratif bir teknoloji tasarlamış. Yanko Design tarafından yürütülen projede saman telefonun ekran, tuş takımı vs. diğer malzemeleri de geridönüşümlü.

Bu telefon bakterilerle iki yıl içinde ayrışabilen preslenmiş kuru ot kullanılarak yapılmış. Yani sadece “yeşil” konseptli bir ürün değil, ürünün kendisi doğrudan doğal yeşil.
Fantastik bir fikir olduğunda şüphe yok. Bu yüzden sadece eğlenceli bir fikir olarak değerlendiriyor ve teknik yorumlardan kaçınıyorum.

Telefonun üretimi henüz yok.

Geridönüşümlü Telefon

  • Posted: Pazartesi, Ocak 26, 2009
  • |
  • Author: CresCent
  • |
  • Filed under: Teknoloji

Geçtiğimiz haftalarda Motorola çevre dostu bir ürününü tanıttı.
MOTO W233 Renew… Ürüne dair firma yetkililerinin açıklamalarına dayanarak birkaç kısa bilgi vermek gerekirse:

Bu ürün dünyada ilk defa olarak pet şişeleri geridönüşümünden elde edilen malzeme ile üretilmiş.
Telefonda kullanılan malzemenin karbon dengesi de nötrlenmiş. Yani telefonun kendisi de geridönüşümlü.
Ürün Carbonfund.org tarafından incelenmiş ve CarfonFree sertifikası verilmiş. (Carbonfund.org; dünyadaki iklim değişiklikleriyle ve carbon dengesinin sağlanmasıyla ilgili çalışmalar yapan ciddi bir organizasyon).
Yine Carbonfund.org ile yaptığı anlaşmaya göre bu yeni telefonun üretimi, dağıtımı ve kullanılmasıyla ortaya çıkacak karbondioksit miktarına eş yenilenebilir enerji kaynaklarına ve ağaçlandırma faaliyetlerine yatırım yapacak.
Kutudaki kitapçıklar ve tüm baskılı materyaller dahi geridönüşümlü kağıttan üretilmiş.

“Bugün; doğal kaynaklar, enerji ve zaman her zaman olduğundan daha kıymetli” diyor Başkan Yardımcısı Jeremy Dale. Katılmamak mümkün değil tabi.

Bu haberi okuduktan sonra tam bir yeşil pazarlama örneği diyerek küçük bir araştırmaya koyuldum. Niyetim bir taraftan geridönüşümlü telefon vs. derken diğer taraftan ürünlerinin neler kaybettirdiğini bulmaktı. Ancak Türkiye de dahil pek çok çevre dostu sosyal sorumluluk projesi ile karşılaştım. 1953 yılında kurulmuş Motorola Vakfı’ndan haberdar oldum. 2000 yılında başlattıkları bir çalışma ile yedi yıl içerisinde ürünlerindeki karbon etkisini %25 oranında azalttıklarını ve 69 ülkede geri dönüşüm programları yaptıklarını öğrendim.

Sonuç olarak mobil telefonların oluşturdukları manyetik alanlardan dolayı verdikleri zararlar hala tartışılırken telefon üretiminde kullanılan malzemenin geridönüşümlü olması gibi belki de bu konuda öncül sayılamayacak bir zararın giderilmesi yönünde çalışmaların başlatılması da çevremiz adına bir kazanımdır diyebiliriz.


Motorolla Türkiye’de 2009’un ikinci yarısında satışa sunulacak. (Kaynak: PRWeb)

Organik Şeker mi?

  • Posted: Cuma, Ocak 16, 2009
  • |
  • Author: CresCent
  • |
  • Filed under: Gıda

Türkiye’de gıda devi bir şirketin çocuk maması markası ile ilgili bir haberde, mamada kullanılmak için Türkiye’ye ilk defa organik şeker ithal edileceği yazıyordu. Organik şeker… Bu kadar çok kullandığımız bir gıdanın “organiğinin” üretilmesi orijinal bir fikir gibi geliyor. Yüksek lisansımı yaptığım sırada bir firmanın danışman hocama bu konuyla ve teknik uygulaması ile ilgili danıştığını biliyorum. Sonucu az sonra paylaşacağım.

İnsanların organik konusundaki bilgi yetersizliğine ters bir oranla sahip oldukları farkındalık pek çok şirketin iştahını kabartıyor. Haliyle bunu nakte dönüştürmenin en kolay yollarından biri ürünü yeşille ambalajlayarak (GreenWash) daha yüksek marjlarla pazara sunmak.

ABD’de Terrachoice adlı bir şirketin 2007 yılında yaptığı araştırmadan aklımda kalan noktalardan biri “konu dışı bilgilendirme suçu” (sin of irrelevance). Örneğin ozon yok oluşuna en çok katkıda bulunan gazlardan chlorofluorocarbons ile (CFCs) ilgili bazı firmaların ürünlerinin üzerinde yandaki logoyu kullandığından bahsediyor araştırmada (yağlar, böcek ilaçları, temizleyiciler vb.). Oysa bu ürünlerin kullanımı 30 yıldan daha fazla bir süre önce resmi olarak yasaklanmıştır. Dolayısıyla bu maddeyle üretilen hiçbir ürün zaten yoktur.

Gelelim organik şeker konusuna. Şeker (sakkaroz) ülkemizde çoğunlukla şeker pancarından üretilmektedir. Şeker pancarından veya şeker kamışından üretilmiş olması da sonuçta bir fark oluşturmaz. Çünkü nihayetinde şeker C6 H12 O6’dır. Herhangi bir şeker fabrikasında üretilen şeker %99,9 oranında saftır ve içinde Karbon, Hidrojen ve Oksijen’den başka bir şey yoktur. Yani zaten organiktir ve bir şeker pancarının %15-18’inde şeker vardır (bknz: http://www.konyaseker.com.tr).

Organik şeker üreteceğini söyleyen firma temsilcisi bunu organik şeker pancarından yapacağına vurgu yapıyor. Biz de diyoruz ki, sen organik olarak yetiştirdiğin pancarın sakkaroz haricinde kalan kısmını zaten ayrıştırıyorsun. Sonuç olarak şeker (sakkaroz) zaten organiktir. Organik şeker kullanılarak üretildi gibi bir vurgu yapmak “konu dışı bilgilendirme suçu”dur.

Ecofont !

  • Posted: Pazartesi, Ocak 12, 2009
  • |
  • Author: CresCent
  • |
  • Filed under: Teknoloji


Bundan birkaç gün önce dikkatimi bir haber çekti. Hollandalı Spranq adında bir ajans %20 daha az toner harcayan bir font üretmiş.
Daha önce firmaların toner masraflarını azaltmak için pek çok yol denediğini hepimiz biliyoruz (doldurma tonerler, yazıcı ayarlarında oynamalar vs.). Fakat bu enteresan ve farklı bir çözüm olmuş. Sonuçlarını denemeden bilemiyoruz tabi ancak fontun yazarları geç saatlere kadar çalışıp bol bol kahve tükettiklerini ve nihayetinde karakterlerin içinde daire şeklinde boşluklar açarak mevzuyu çözdüklerini belirtmişler sitelerinde. Çok çalıştık diyorlar yani.

Ben de konuyu tasarım üstadı Emin Kelekçi'ye (bknz: http://www.eminkelekci.com/ ) bir danışayım istedim. Çalışmalar takdire şayan tabi, ancak sadece toner değil, kağıttan da tasarruf ettirebilecek komple bir çözüm sunulabilse daha muazzam olurdu. Üstadın önerisi küçük ama net okunabilir fontlar, hatta satır araları da azaltılırsa bir sayfaya daha çok metin sığdırılması yönünde.

Kağıt deyince ben de hemen ülkelerin kağıt tüketimlerine biz göz attım. Fontu yazan abilerin ülkesi, Hollanda, 203,2 kg/kişi/yıl ile dünyada en fazla kağıt tüketen ülke çıktı. (bknz: http://www.geridonusum.org/) Türkiye'de bu sayı 42 kg/kişi/yıl. Yorumsuz bırakıyorum.

(Keşke font, tasarım olarak biraz daha kullanılabilir olsaydı.)

Yeşil Pazarlama Nedir

  • Posted: Çarşamba, Ocak 07, 2009
  • |
  • Author: CresCent

Pazarlama, tüketimi artırmayı hedefler, çevreci yaklaşımsa az ve öz kullanımı...
O vakit şunu sormak gerekmez mi "Yeşil" ve "Pazarlama" nasıl yanyana yazılabilir?

Gözünü hırs bürümüş pazarlamacılar; herkes bitti bir de çevre duyarlılığına sahip insanların paralarını nasıl alırız diye düşünüp, sonunda zaten satageldikleri ürünlere "yeşil" bir cila atarak bunu başarmayı mı hedeflediler. Ya da gerçekten samimi bir çevre "yeşil" olanı nasıl normalleştirebiliriz gayretiyle pazarlamayı yeşilleştirmektense "yeşil"in kullanımını artırmayı mı hedefledi de böyle bir tanım çıktı.